Spor | Konular | Kitaplar

En güzel diyet, SÜNNETE RİAYET

Öteden beri insanlık, değişik hastalıklarla mücadele etmiştir. Her asırda asra damgasını vuran bir hastalık meydana çıkmış ve doktorlar bu hastalığı yenme adına araştırmalar yaparak tedavi yolları aramışlardır.

Günümüzde de tedavisi için uğraş verilen pek çok sağlık problemleri var. Bunlardan bir tanesi de şişmanlık. Özellikle gelişmiş ve gelişme yolunda olan ülkelerde şişman insan sayısı her geçen gün daha da artıyor. Doktorlar şişmanlığı artık en önemli sağlık problemleri sıralamasına alıyor ve şişmanlığın sebep olduğu hastalıklara karşı insanların dikkatlerini çekmeye çalışıyorlar. Şişmanlık vücudumuzu sadece estetik açıdan bozmakla kalmayıp, aynı zamanda çabuk yorulma, nefes darlığı, eklem ağrıları, şeker hastalığı, damar sertliği gibi beraberinde çeşitli ölümcül rahatsızlıklara da zemin hazırlıyor.

Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), asırlar öncesinden “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbek bağlamak, çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır.” buyurarak şişmanlık tehlikesine dikkatleri çekiyor ve ümmetini uyarıyor. Göbek bağlamak; hadisteki ifadesiyle “kiberu’l-batn” kendini gaflete salıp çok yiyen ve tabir caizse yemek için yaşayan ve tabii bunun neticesi olarak da olabildiğine şişman olan insan demektir ki bu, Allah Rasulü’nün dünya ve ahiret hayatları adına endişe duyduğu insanların birinci özelliğidir.

Niçin şişmanlıyoruz?

Uzmanlar, bel çevresi erkekte 94 santimetreden büyükse risk, 102 santimetreden büyük ise yüksek risk; kadında 80 santimetreden büyük ise risk, 88 santimetreden büyük ise, yüksek risk belirleyicisi olduğunu söylüyorlar.

Hareketsiz ve monoton bir yaşam tarzı, beraberinde şişmanlık illetini getiriyor. Modern hayat, kişilere hazır, lezzetli, çeşitli, ucuz fakat yüksek enerjili yiyecekler sunuyor, buna karşılık fizikî aktiviteleri düşürüyor. Özel otomobiller, toplu ulaşım araçlarının yaygınlığı, binalardaki asansörler, televizyon bağımlılığı gibi daha pek çok sebepten dolayı bedenimizin ihtiyacı olan fizikî hareketlerden uzak kalıyoruz.

Ne kadar yemek yemeli?

“Açlığın sıkıntısı bir lokma ile giderilir; ancak, tokluğun sıkıntısı bir hazine de sarf edilse giderilemez.” diyor bir mana büyüğü. Bu sebeple midemize giren şeylere ve miktarına çok dikkat etmeliyiz. Peygamber Efendimiz (sas), “İnsanoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Oysaki insan için belini doğrultacak birkaç lokma yeterlidir. Şayet mutlaka yemesi gerekiyorsa, o zaman midesinin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefes için ayırsın.” buyurarak en ideal yeme ölçüsünü ortaya koyuyor. Bugün, günümüzdeki diyetisyenlerin yapmış oldukları diyet programlarına baktığımızda bunu daha iyi anlıyoruz.

Mide ve bağırsaklarmız esneyen ve büzülen organlardır. Uzmanlar, midemizin toplam kapasitesinin 1.000-1.500 mililitre olduğunu söylüyorlar. Buna göre yukarıdaki hadis ışığında bir öğünde alınması gereken yemek miktarı anatomik yapıya göre 333-500 mililitredir. Kaba bir ölçümle mide hacmi büyük olan bir kişi yaklaşık 2,5 su bardağını geçmeyecek kadar yemek yemelidir (Ekmek, yemek, çorba, meyve ve 1/3 su ilave edilirse, içilen su ile birlikte 666-1.000 cc arasında bir miktar bir öğünde yenilecek miktardır.) Bu da, çapı 4-5 santimetre, uzunluğu 20-25 santimetre olan ve onikiparmak bağırsağının hacmine (700-1570 cm3) yaklaşık olarak eşittir.

Kilodan uzak durmak için şunlara dikkat edelim

1.Kalorisi, yağ oranı fazla besinlerin alımı azaltılmalı, fizikî aktivite artırılmalı.

2.Bol yağ, karbonhidrat ve kalori içeren gıdalar yerine, vitamin ve lif bakımından zengin, yağca fakir sebze ve meyveler yenilmeli.

3.Bol şekerli ve asitli içeceklerden kaçınılmalı, bol su içilmeli.

4.Çocuklardan fast-food türü yemek, kola ve gazoz içilmesi, kraker, cips ve bisküvi gibi gıdaların tüketilmesi azaltılmalı.

5.Sabahları düzenli olarak sağlıklı kahvaltı yapılmalı.

6.Buzdolabına daha çok yağca fakir gıdalar, meyve ve sebzeler konulmalı.

Sünnete riayet eden şişmanlamaz

Hadis-i şeriflerden hareketle, “Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra da dört-beş saat yeme. Şifa hazımdadır; yani, kolayca hazmedeceğin miktarda ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemek üstüne tekrar yemektir.” diyor meşhur tabibimiz İbni Sina. O halde insan midesinin altında kalıp ezilmemeli, yemesini-içmesini disipline eden, edebilen bir irade insanı olmalıdır. Yani mide insanı olmamalıdır.

Aslında şişmanlık, -tıbbi bir problem yoksa- sünnete riayet eden bir Müslüman’da olmaması gereken bir durumdur. Hayatını sünnete göre programlayan bir kimse, yemesini de ona göre ayarlayacak, sofradan tam doymadan kalkacak ve hem bu dünyada hem de öte dünyada huzurlu ve mesut olacaktır.

Mânâ sultanları çok yemekle ilgili ne diyorlar?

Kur’an ve sünneti çok iyi anlayan ve bunu hayatlarına yansıtıp çevrelerini nurlandıran mana âleminin sultanları az yemekle alakalı pek çok altın söz söylemişler. O sözlerden derlediğimiz bir buketi sizinle paylaşmak istiyoruz:

İlim ve amel, az yemekte, kalb temizliği az uyumakta, hikmet az konuşmaktadır.

Az yemek ustalık, çok yemek hastalıktır.

Çok yiyen çok uyur, herkesten tembel olur.

Çok yemek heder, çok uyumak kederdir.

Çok yemek zihni çalıştırmaz, çok uyumak menzile ulaştırmaz.

Az yiyenin kalb gözü körleşmez, açlıkla hastalık birleşmez.

Az yemek tembellikten uzaklaştırır, bilgi kazanmayı kolaylaştırır.

Az yemek tembellikten uzaklaştırır, bilgi kazanmayı kolaylaştırır.

Az yiyenin kalbinde hikmet kapıları açılır, ağzından inci mercan saçılır.

Az yemek, insan için nezâfettir, zihni açan firâsettir.

Çok yiyen çok uyur, çok uyuyan çok konuşur, çok konuşan nimetten mahrum olur.

Çok yemek, organları çok çalıştırıp yıpratır, tedavi için doktor aratır.

Çok yiyenin az olur ibadeti, kaçırır ebedî saadeti.

Çok yemek tohumudur her derdin, az yemek ilacıdır her ferdin.

Az ye, az uyu, az söyle, nimete kavuşulur böyle.

Az yemek, meyveli bir ağaçtır, hasta kalblere ilaçtır.

18.05.2004
ALİ DEMİREL

AİLEM DERGİSİ


Konular