Spor | Konular | Kitaplar

İslam'da sağlık ve temizlik

Evlilik hazırlıkları sona erdiğinde ve genç kadın ile erkek tam bir aşk ve ilgiyle hayatlarına başladıklarında:
Evlilik hazırlıkları sona erdiğinde ve genç kadın ile erkek tam bir aşk ve ilgiyle hayatlarına başladıklarında hayatta temel konumu bulunan işlere dikkat etmeli ve bu işler hususunda lakayt kalmaktan, gevşemekten, tembellik ve gaflet içine girmekten gerçekten sakınılmalıdır. Bu işlerden biri de şüphesiz hayatın bütün boyutlarında sağlık ve temizliğe önem vermektir.

Beden, saçlar, ağız, diş, elbise, halı, ev eşyaları, özellikle de mutfak eşyaları ve özetle günlük hayatla bağlantısı olan her şey sağlık açısından dikkatle kontrol edilmelidir.

Genç çiftlerden bazıları hayatlarının başlangıcında, temizlik ve sağlığa teveccüh etmekten gaflet etmektedirler. Sadece yemek ve zahiri lezzetlerden nasiplenmekle iktifa etmektedirler. Hayatlarında düzen ve temizlikten bir eser yoktur. Bu bilgisizliği selim fıtrat sahibi, faal akıl sahibi ve ilahi din asla kabul etmemektedir. Hatta ondan şiddetle nefret etmektedir. Ayrıca bu lakaytlık ve dikkatsizliğin, bir zaman geçtikten sonra hayat atmosferine hakim olması, evi ve ev halkını sağlık ve esenlik açısından tüm batınî ve zahiri işlere oranla tehdit etmesi, özellikle de çocukların durumu üzerinde olumsuz etkiler yaratması mümkündür. Böylece onları lakayt, aptal, hastalıklı, zelil, zayıf, toplumun yükü haline getirebilir, varlıkları her türlü fesat ve günahın kaynağı haline gelebilir.

Merhamet sahibi Allah Kur’an-ı Kerim’de zahir ve batın taharetine riayet eden, ruh ve beden sağlığına dikkat gösteren, can ve cisimlerini bütün pisliklerden temiz tutan kimselere karşı aşk ve muhabbet ilanında bulunmakta ve şöyle buyurmaktadır. “Allah şüphesiz daima tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.”

İslam mektebi, başka bir tabirle nübüvvet ve imamet medresesi ve başka bir tabirle Kur’an-ı Kerim’de Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beytinin, yani masum imamların sözlerinde tecelli eden vahiy dininde, hayatın bütün alanlarında temizliğe ve sağlığa riayet etmek diğer bütün mektepler arasında eşsiz bir konumdadır. Beş bin kanunu geçen bu semavi medresenin sağlık kanunları beşbinden fazladır. Bunlardan bir bölümü Vesail’uş- Şia kitabının birinci ve ikinci ciltlerinde yer almıştır. Bu kanunlar bütün sağlık kanunlarının üstündedir. Zerafet, letafet ve temizliğe teşvik hususunda, fevkalade ilginç bir konumdadır.

Aziz İslam dini onbeşe yakın etkeni ve temizleme vesilesi olarak tanıtmıştır ki böyle bir akış ve metod, dünyada mevcut mektepler arasında asla görülmemektedir.

İslam kirlenmek, kirletmek ve bir çok hususlarda kirliliğe ortam sağlamayı haram olarak ilan etmiştir ve bunu işleyeni de suçlu kabul etmekte, kıyamet günü cezaya uğramaya müstahak olduğunu söylemektedir.

Akar su, kuyu suyu, çeşme suyu, yağmur suyu, uzunluğu, genişliği ve derinliği üç buçuk karış olan durgun su, necis bir şeyin üzerine dökülen ve necis şeyi temizleyecek ölçüde olan az su, toprak, yer, güneşin ışığı, ateş, necis olan bir şeyin başka bir şeye dönüşümü, kendi yerinde ve tayin edilen yerlerde temizleyici maddelerden sayılmıştır. Allah Resulü (s.a.a) çok önemli birkaç rivayette temizliğin ve taharetin önemine işaret buyurmuştur. Görüş sahiplerine göre de bu İslami meselelerin ilginçliğindendir: “Temizlik imanın yarısıdır.”

Ne kadar ilginçtir ki imanın yarısı ahlaki ve ameli meselelerin tümü diğer yarısı ise temizlik ve taharete teveccüh etmektir: “Kulun hesaba çekildiği ilk şey temizliğidir.”

Allah Resulü, ağız ve dişlerin, saçların, yüzün, elbisenin, giysilerin, evin, ev eşyalarının, sokak ve caddelerin, şehir ve memleketlerin, hatta mezarlıklardaki ölülerin sağlık ve temizliği hususunda çok hassas davranmıştır; sağlık ve temizliğe riayet hususunda bütün dünya insanlarından daha üstün bir konumda idiler.

Peygamber (s.a.a), ölülerin, sedir ağacı suyu, kafur suyu ve halis suyla yıkanmasını, secde yerlerine kafur konulmasını, kabrin derin kazılmasını, taşların diziminde ve toprağın dökülmesinde belli bir düzene riayet edilmesini, böylece ölünün bedeninin mezarda çürümesi, toprak ve kafurla bileşimi hususunda şehir, memleket ve canlıların sağlık ilkelerine riayet edilmesini emretmiştir. Bütün bunlar ilginç emirlerdendir ve o yüce ve üstün insanın ilim ve bakışının ilginçliklerindendir.

Peygamber’in zahir ve batın temizliğine riayet ölçüsü, o kadar yüce idi ki, ilim ve basireti Hz. Hakk’ın ilim, hikmet ve ilminin göstergesi ve günahlardan arınmış birisi olan Müminlerin Emiri (a.s), Hz. Peygamber’i en temiz bir insan olarak tanıtmış ve bütün dünya insanlarından o mukaddes vücudu her türlü ruh ve beden temizliği hususunda örnek almalarını istemiştir.

“En pak olan Peygamberine (s.a.a) uy; şüphesiz onda kendisine uyan kimse için bir örnek vardır.”

Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah temizdir, temizi sever; Allah naziftir ve nezafeti sever.”

Temizlik ve paklığın makamı, değeri ve yüceliği nereye kadardır ki onlar hakkında konuşmak, Hakkın zatının haremiyle ilişkilidir.

Müminlerin Emiri şöyle buyurmuştur: “Kendinizi başkalarına eziyet eden kötü kokulardan temizleyin, kendi vücudunuz hakkında sorumlu davranın. Allah Teala insanların kendisiyle oturmaktan nefret ettiği kuluna buğzeder.”

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Bu bedenlerinizi temizleyiniz ki Allah da sizi temizlesin. Şüphesiz kul temizlik ve paklık içinde sabahlarsa, bir melek ona eşlik eder ve geceden geçen her saatte melek şöyle der: “Allah’ım! Kuluna mağfiret et ki o geceyi temizlikle geçirdi.”

Hak Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kirli insan ne de kötü kuldur.”

Hakeza şöyle buyurmuştur: “Pis insanlar helak olmuşlardır.”

Cabir b. Abdillah’tan şöyle rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.a) dağınık saçları kötü bir şekilde yüzüne dökülen birini gördüğünde şöyle buyurdu: “O kimse saçlarını düzene koyacak ve süslenecek bir şey bulamadı mı? ” Başka birinin ise kirli ve pis elbiseler giydiğini görünce şöyle buyurdu: “Elbisesinin pisliklerini yıkayacak bir su bulamadı mı? ”

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Evleri süpürmek fakirliği giderir.” Altıncı İmam (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Kapları yıkamak ve evin önünü süpürmek rızık getirir.” Müminlerin Emiri (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Evin toz toprağını kapının arkasında toplamayınız; şüphesiz orası şeytanın sığınağıdır.”

Şeytan kelimesi “şetene” kelimesinden türenmiştir ve bu kelime pis, aşağılık, eziyet eden ve kötü varlık anlamındadır.

Bu ilginç ve azametli mucize, Hak Resulünün ve ilahi veliler olan Şia’nın masum İmamlarının (a.s) görüşünün bir ürünüdür. Mikrobun varlığı keşfedilmeden kaç asır önce şeytan yani pis varlık kelimesini kullanarak bu mikrobu haber vermişlerdir.

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Süprüntünün akşama kadar evde kalmasına müsaade etmeyin. Onu gündüz vakti evden çıkarınız. Şüphesiz o şeytanın oturağıdır.”

Hakeza Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Gücünüz yettiği kadar temizlik yapınız. Şüphesiz Allah-u Teala İslam’ı temizlik üzere bina etmiştir. Cennette de sadece temiz olan girebilir.”

İmam Rıza (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Peygamberlerin ahlakından biri de temizliktir.”

Allah Resulü (s.a.a) Aişe’ye şöyle buyurmuştur: “Bu iki elbiseyi yıka; sen elbisenin Hak Teala'yı tesbih ettiğini bilmiyor musun? Elbise kirlenince tesbihi kesilir.”

Yüce Allah’ın temizliğe ve taharete olan aşkı ile Kur’an ayetlerine ve taharet ve nezafet hakkındaki önemli rivayetlere teveccühen, ev halkı, beden, elbise, ev eşyası, evin içi ve evin dışı hususunda güçleri yettiğince temizliğe riayet etmelidirler. Bu konuda evin erkeği de, takva ve iyilik üzere yardımlaşmayı emreden Kur’an kaidesi esasınca temizlik işinde eşine yardımcı olmalıdır. Evin kadını da evi, ev eşyalarını, ev ehlinin elbiselerini temizlemeli, bu yolla eşini sevindirmeli ve Hz. Hakkın hoşnutluğunu elde etmelidir. Bu kadın için ahlaki bir gereksinimdir. Kadın ev halkının esenliğini garantilemeli, böylece dert, hastalık, sıkıntı ve rahatsızlık nedenleri ortadan kalkmış olacaktır.

Evin kadını şu anlama da dikkat etmelidir ki, ev işleri için adım atmak, evi yönetmek, ev halkının rahatlığını ve huzurunu sağlamak da bir ibadettir. Şüphesiz Hz. Hak nezdinde bu yaptıklarının bir mükafatı ve bir ecri vardır.


Konular