Spor | Konular | Kitaplar

Geçmiş, Günümüz ve Sağlık

Geçmişte sağlığın tanımı; hastalıklardan uzak olma diye ifade edilirdi. 1900lerin başında ölümlerin büyük bir kısmı bakteri ve virüslere bağlı enfeksiyon hastalıklarından kaynaklanırdı.Ve o dönemde insanların ortalama yaşam süreleri 50 yaşın altındaydı.

20. yy sonlarında tıp biliminin ilerlemesi ile enfeksiyonel hastalıklarda önemli azalma, tedavi yöntemlerinde de büyük gelişmeler olmuştur. Sonuçta da hastalıkların birçoğundan korunabilir hale gelinmiştir.

Günümüzde sağlığın yaşam tarzımızla yüksek ilişkisi olduğu kabul edilmektedir. Birçok enfeksiyon hastalıkları kontrolümüz altındadır. Sağlık faktörleri ve ölüm arasındaki ilişkide en belirleyici özellik seçtiğimiz hayat tarzıdır. Artık şu bir gerçektir ki tıbbi teknolojinin avantajları, tıpta koruyucu özelliklerde ilerlemeler yaşam standartlarının yükseltilmesi, daha iyi ve daha uzun yaşama şansını arttırabilmektedir. Günümüzde gelişmiş ülkelerde yaşam süreleri de uzamıştır. Dünya Sağlık Örgütü ver,lerine göre en uzun yaşam süresi 80 yaşın üzeri ile Japonyadadır.

Sağlıklı Ve Uzun Ömürlü Olmanın Reçetesi

Amerika Birleşik Devletleri hastalıkları Kontrol Merkezi (CDC) sağlıklı ve uzun ömürlü olmada 4 ana faktör üzerinde durmuştur. Bunları;

a) Düzenli Yaşam Alışkanlıkları (Sağlıklı davranış) %51

b) Fiziksel çevre %20

c) Kalıtımsal özellikler %20

d) Enfeksiyon ve sağlık tedavi servislerinin niteliği, %9

olarak sayabiliriz. Şekil 1.2 de görüldüğü gibi her bir faktörün tahmini yüzdelik değeri verilmiştir.


a) Düzenli Yaşam Alışkanlıkları

Düzenli yaşam alışkanlığının ölüm riskine etkisi %51 oranında en büyük faktörü teşkil eder. Sağlıklı yaşam denilince kişinin yaşam tarzı en büyük rolü oynar. Amerikada 7000 kişi üzerinde 5.5 yıl süren bu araştırma neticesinde aşağıda belirtilen alışkanlıklara sahip olan deneklerin yaşam sürelerinin daha uzun olduğu belirlenmiştir: Bu özellikler;

Şekil: 1.2 ABD hastalıkları Kontrol Merkezine göre (CDC) sağlıklı ve uzun ömürlü olmada 4 ana faktörün tahmini değerleri.




Ø Her gün düzenli kahvaltı yapmak,

Ø Düzenli yemek yeme alışkanlığını kazanmak (Günde 3 öğün ve düzenli),

Ø Uyku düzenine dikkat etmek,

Ø Normal vücut ağırlığına sahip olmak,

Ø Yiyeceklerde yağ, tuz ve şekeri azaltmak,

Ø Haftada en az üç gün düzenli ve yeterli spor yapmak,

Ø Stresle başa çıkmayı öğrenmek,

Ø Sigara ve alkol kullanımından uzak durmak,

Ø Aile ve seks yaşamı düzenli olmak,Düzenli sağlık kontrolünden geçmek olarak sıralanmıştır.

Bu sayılan özelliklerin tamamına sahip olanlarla, hiçbirine sahip olmayanlar arasında 30-40 yıllık bir fark olduğu bulunmuştur.

b) Fiziki çevre:

Fiziksel çevre bozukluğunun, %20 oranında sağlık ve ölümle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yaşadığımız, çalıştığımız ve oynadığımız çevreler fiziksel çevremizi oluşturur ve sağlığımızla direkt ilgilidir. Kapalı ve açık alandaki havanın temizliği veya kirliliği akciğer hastalıklarının artmasına ve dokuların yetersiz beslenmesine sebep olabilir. Aşırı gürültü, yaşadığımız çevrenin kalabalıklığı, sigaralı ortam, hava kirliliği, ağır metallere maruz kalmak, elektronik aletlerle sık sık temasta bulunmak ve yiyeceklerin veya suyun temiz olmaması sağlığımız için önemli etkenlerdendir.


c) Kalıtımsal (Genetik)

Amerika Birleşik Devletleri hastalıkları Kontrol Merkezine (CDC) göre kalıtımsal özelliklerin ölüm riskine etkisi %20 olarak tespit edilmiştir. Bazen hastalıklardan korunabilmemiz kalıtımsal faktörlere bağlı olarak sınırlı olabilir. Kalıtım ailelerden çocuklarına miras kalan biyolojik olaydır. Örneğin; eğer ailemizde kalp hastalığından ölüm oranı yüksek ise bizimde kalp hastalığı riskini taşıma ihtimalimiz yüksek olacaktır. Ancak kalıtımsal özelliklere bağlı risk faktörünü, yaşam tarzımız büyük bir oranda düşürmektedir. “Düzenli beslenme, düzenli ve yeterli spor yapmak ve vücut ağırlığımızı kontrol etme gibi düzenli yaşam alışkanlıkları, kalıtıma bağlı bazı hastalıklara yakalanma riskini azaltacaktır”.

d) Enfeksiyon ve sağlık tedavi servislerinin niteliği:

Amerika Birleşik Devletleri hastalıkları Kontrol Merkezi (CDC) bu faktörün ölüm riskine etkisini %9 olarak belirlemiştir. En düşük faktör olarak gözükse de Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için çok önemli faktörlerdendir. Birçok köy kasaba hatta ilçelerimizde dahi hala tam teşekküllü hastaneler yoktur. Kurtarılma şansı yüksek olan çoğu hasta imkansızlıklar nedeniyle maalesef yaşamını kaybetmektedir. Bu faktörün ülkenin ekonomisi ve kalkınmışlığı ile direkt ilgisi vardır. Bu sebeple gelişmiş ülke olarak Amerika Birleşik Devletlerinde %9 gözüken risk faktörünün bizimki gibi gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olması beklenmektedir..


Konular